Bazı albümler, parçalarının toplamından büyüktürler. Düğün ve Cenaze [Sezen Aksu], Gençliğin Gözyaşları [Rafet El Roman], Med Cezir [Levent Yüksel] vs… Kimileriyse hit olmuş bir parça sultasında -Canın Beni Çekti- ufacık kalırlar. Akkor ikinci gruba dahil oluyor. Şarkıyı beğenirsiniz beğenmezsiniz, önemi yok. Hit olmuş bir şarkıyı müzikal olarak değerlendirmek, Dubai çikolatasına gastronomi penceresinden bakmak kadar abestir çünkü böyle şarkılar kendi bağlamlarını yaratırlar. Bilim bağlamla değil içerikle ilgilenir. Bana kalırsa Canın Beni Çekti, kolay kolay unutulmayacak bir hit (tahminlerimde genelde yanılırım). Belki günün birinde tavı kaçmaya başladığında, geleceğin Berkun Oya’larından biri tarafından Ferdi Özbeğen’in demode ‘hit’leri gibi nostaljinin kucağında ısıtılacak. Olamaz mı? Olabilir.
Albümün geri kalanıysa sırtını bağlama dayamadan ayakta duramayacak kadar zayıf. Açalım. Bir şarkının iyi olduğunu nasıl anlarsın? Fuat Güner abimiz tembihlerdi; şarkıyı tek bir gitarla çal, söyle. Hala iyi mi? O zaman iyidir. Eli arttıralım hadi; gitarı da bırakalım. Hep beraber, ellerimizi çırparak söylediğimizde şarkı gücünden bir şey kaybediyor mu? Bakalım:
İnsanların kendiliğinden kaynaşması ve tek vücut kalabalığa dönüşmesi, kendinden büyük bir şeyin parçası olduğunu hissederek vecd ile bağırması benim gözlerimi yaşartıyor. İşte ‘iyi’ şarkı budur. İyi şarkı ile hit şarkı arasında çok önemli bir fark var. Unutulmamalıdır ki şarkı yazarlığı bir zanaattir. İyi sandalye veya iyi çanta yapmanın nasıl kuralları varsa iyi şarkı yapmanın da kuralları vardır. Fakat kitabına uygun imal edilmiş her mal satmaz. Bazen elde kalır. Bu onu kötü mal yapmaz. Hit şarkı ise formülle üretilemez. Kuralı, kaidesi yoktur. Hatta kötü şarkılardan da hit çıkabilir. Gündüzüm Seninle Gecem Seninle bunun örneğidir.
Ritmin üzerine oturmayan (uzun hava gibi düşünün) bir giriş duyuyoruz önce. Herhalde besteci ritmi nakarata saklayarak nakaratın etkisini arttırmayı hedefledi diye düşünüyoruz. Nakarat ritmle beraber başlıyor ama o da ne, A bölümünden daha pestte. Nakarat dediğin hemen her zaman şarkının zirvesidir ve kendinden önceki bölümden daha yukarıda bestelenir. Sonra ritm ve nakarat çat diye kesiliyor ve tekrar A bölümü başlıyor. İşte kötü bir işçilik. Fakat hit oldu. Melike Şahin’in albümündeyse hit olmuş tek parça var. Gerisi acemi işi, kötü işçilik ürünü, döküntü şeyler. İddiamı azıcık temellendireyim.
Korkmasam Ölürdüm. A bölümünde dört kez yinelenen bir melodik tema duyuyoruz. Her seferinde subtonic’de asılı kalıyor, bu da dinleyici de beklentiyi arttırıyor. Fakat hece bitişlerine her zaman kapalı hece denk gelmiş. İşlevsiz bir boşluk. Ardından bizi nakarata bağlayacak olan B bölümü geliyor. Do minör gamıyla açılan şarkı F minör gamına geçiyor. Son heceler de açık; “belki düşeriz geri…”. Her şey hazır fakat nakaratta (“anka”) kendi ses aralığının bile en pestine düşüyor. Beklentimiz boşa düştü. Telafi için yaylılardan medet ummuşlar. Son yıllarda duyduğum en kötü, en ucuz yaylı partisyonu diyebilirim. Hadi Martin Terefe denen müstemleke prodüktörünü anladım da Emre (Malikler) nasıl sindirebildi içine bunu anlayamıyorum? Mustafa Ceceli’nin Sarı Gelin’inde bile daha iyi partisyonlar yazmışlar İstanbul Strings’e.
Napıcam? Sadece 4 notadan oluşan, bölümleri olmayan bir şarkı. Pek çok çocuk şarkısından bile daha fakir melodik açıdan. Şarkı yazarlığının hiçbir kuralına da uyulmamış. Aynılarını Burdayım için de söyleyebiliriz. Altyapıyı ortadan kaldırdığınız zaman bıyıksız İbrahim Tatlıses gibi bir şey kalıyor elde. Nerenize sürseniz olmaz.
Ayrıca yazmak istediğim bir şarkı var. Kapanışı onunla yapayım: İfşa. Utanç verici bir pespayelik. Gavurun “second hand embarrassment” dediği duyguyu bize yaşatmak için Boğaziçi Sosyoloji laboratuvarlarında, göstergebilim uzmanlarınca tasarlanmış bir deney olduğuna inanmak istiyorum. Ben Melike olsam ne yapar eder, Ali Kırca titizliğiyle bu şarkıyı yok ederdim. Ya da “bunu Yonca Evcimik için bestelemiştim albüme yanlışlıkla koymuşlar” falan gibi bir yalan bulurdum. Allah kimseyi yapay travmalardan damıttığı erdemle güçlü hissedecek kadar alçaltmasın.
kapanış cümlesine AMİN