Fiziksel, zihinsel ve davranışsal anomalileri bulunan insanları para karşılığında seyretmek, dünyanın gelişmeye başlayan kısmı için 19. yüzyıl boyunca bir tür buhran bastırma yöntemiydi. Herhalde o asra denk gelen küresel depresyondan bu yolla kurtulmuş oldukları için yahut da sonra sonra birkaç kez bütün bir dünya halinde savaşmayı akıl edebildiklerinden olsa gerek bu kabalıktan vazgeçmiş gibi görünseler bile artık gelişmiş dünya hâlâ anomaliyi izlemek, onu incelerken zevk almak daha doğrusu iğrenilecek, utanılacak ve ötelenecek bir şey ile kendisi arasında olan farkın çizgisini kalınca belirleyebilmek için ona tahammül ediyormuş gibi davranmakta bir beis görmez, sadece daha nazik olmaya çalışır. Onları sirklere değil de konser alanlarına çeker mesela.
İşte bu yükselen oryantal müzik kafasının da tam manasıyla açıklaması budur. Müzikal anlamda yuvarlak hesapla yüz yıldır kabızlık yaşayan Batı dünyası çareyi maymuna muz, fındık ve de fıstık atmakta buluyor. "A ne değişik ses aralıkları!" diye hayret edip kulak kabartmakla, sakallı kadına veya ıstakoz çocuğa bakıp iğrenmek arasında hiçbir fark yok. Sakallı kadına baktığı için sakalları çıkmayacağı gibi bu tekdüze müzik ve onu doğuran sebepler de zihnine sirayet etmeyecek. "Hmmm değişik nağmeler yapan vokaller!" diye şöyle bir bakacak ama fil adamı seyretmek de beynindeki hemen hemen aynı yerleri tetikleyecek. Biraz turist olmak gibi... Dönüp dolaştıktan sonra varacağın bir evin varsa seni öldüremeyeceği garanti edilmiş egzotik hayvanlar tarafından kovalanmak sadece hormonlarında kıpırdanmalara neden olur.
Buna mukabil ülke dışında konser veren yerli arkadaşları kutlarım, oralarda kimseyi ısırmadığınız sürece sizi kabuklu yemişlerle beslemeye devam edeceklerdir. Gerçi Altın Gün'ün bu noktada zayıf karnı Merve... Sahnede dinleyicinin yedi ceddine kerkinme maksadı varmış gibi bakmazsa uzun yıllar Evropa Evropa dolaşırlar.