İki farklı tipten bahsedeceğim. İlki kendine bir karşı kutup belirleyip onunla çatışmaya girer ve böylece kendini çatıştığı kültürün içinde hisseder. Kemalistlere musallat olan yarı okumuş dindar kesim ve champagne socialist takımını bu sınıfa koyabiliriz. Mustafa Kemal elbette bir tabudur ve her tabu gibi didiklenmeli, tartışılmalıdır. Alay da edilebilir, methiyeler de düzülebilir; konumuz bu değil. Konumuz bunun modasının geçmiş olduğudur. Artık ülkenin yarısına yakını için Mustafa Kemal tabu olmaktan çıkmıştır. Hakikati anlamak için yapılan akıl yürütmeler, polemikten medet ummayan yergiler ve övgüleri kast etmiyorum. Kastım Kemalist teyzeleri, amcaları sarakaya alan bayat espriler falan. Neyse uzatmayayım. Anladığınızı düşünüyorum. ‘Öteki’ lafına alerjim var ama kullanmak zorundayım: Var olmayı sürekli öteki üzerinden sağlayabilen asalaklardır bunlar.
İkinci tip ise bunun tam tersini yapar. Kendine bir hedef tayin eder ve onu yücelterek, takdir ederek o kültürün içinde olduğunu hisseder. Onu kendi beninin simgesi haline getirir. Fanatizm gerçeklerden çok kendi fikirlerine düşkünlük göstermektir. Bunlar fanatiklerdir. Sen Ceylan Ertem’e söversin o, hakareti kendi üzerine alır. Muhatabına sövmek bile imkansızlaşır. Tuhaf bir durumdur. Bizim sanat mecmualarında çıkan kritikleri örtük fanatizm olarak görmek gerekir. Söz şimdi Bantmag'e gelecek fakat gelmeden evvel uğramam gereken bir yer daha var.
Fatmagül’ün Yengesi'ne şu zamana kadar yapılan eleştiriler, edilen hakaretler vs. hep aynı minvaldeydi: “Bir boku da beğen amk”, “Bari emeğe saygın olsun”, “Eleştirmek kolay tabii”, ”Sen daha iyisini yap da görelim” vs... Bunlar eleştiri falan değil zırvadır. Sorulması gereken şudur: Fatmagül’ün Yengesi varlığını ötekine borçlu olan bir asalak mıdır? Öyle olmadığını zannediyor ve umuyorum. Bu arada eleştiri yazısı öyle pek de kolay iş değildir. Memlekette beş tane müzik eleştirmeni sayamazsınız. Olacak iş mi? Her neyse sizi temin ederim ki bunları Fatmagül’ün Yengesi'nden bahsetmek için yazmadım. Varmak istediğim yer şu; Bantmag niçin var? Bu mecmua neye yarıyor?
Sayı 69. Gaye Su Akyol, Karen Dalton'u yazmış. Wikipedia'da olmayıp da bu yazıda olan ne var? Gaye'nin Karen Dalton'u ilk kez dinlediğinde hissettikleri var, o kadar. Bütün yazının özeti şu: "Karen Dalton diye bir şarkıcı var. Kadın. Ben çok beğendim. Size de öneririm."
Sayı 67. Cem Kayıran'ın Kutay ile söyleşisi. Rica ederim bir okuyun. Bu kadar boş bir muhabbet olamaz. İyi gazeteci, karşısındaki odun da olsa bülbül gibi öttürür. Sen Süleyman Demirelle bile röportaj yapsan okunmaz. Köşe başını tutan şu tiplerin kepazelikleri beni delirtiyor.
Sayı 55. Busen Dostgül yapmış röportajı. Tanımıyorum. Karşısında Lara Di Lara var. Ben bu röportajdan tek soru ve tek cevabı buraya iliştireyim size de fikir versin.
-Hiç unutmaktan korktuğun oldu mu?
-Korkmadım ama endişem oldu.
İyi bir kurgunun, oyunun, romanın, müziğin formülü genelde aynıdır. Birinci perde soru, ikinci perde ünlem, üçüncü perde nokta. İnsanlar genelde soru ve ünleme tav olurlar. Kitleyi avlamak istiyorsanız noktayı nasıl koyacağınızı düşünmeyin. Ne sorduğunuz da belli olmasın, ne söylediğiniz de.
Sayı 52. Aycan Taşyürek, Arto Tunçboyacıyan ile söyleşiyor. Bir sürü boş soru ve beklenen an: "Ermeni kültürünü besleyen ve yaşatan birçok çalışmanız var" diyor Aycan.
Arto'nun cevabı: "yok öyle bir çalışmam".
Aycan ısrarcı: "Fakat ermeni sanatçılarla sık sık çalışıyorsunuz, 1998 Ermenistan ziyaretinizde kurduğunuz 10 kişilik Armenian Navy Band ile hâlâ albüm yapıyorsunuz..."
Arto: Hayır, Ermeni oldukları için yapmadım [...] Ermenistan’a Ermeni olduğum veya köklerimi bulmak için gitmedim. Soykırım müzesini bilmem. Benim niyetim hayalimdeki avangart folk grubunu kurmaktı.
Arto'nun sıkıldığı şeyin ne olduğunu anlayabiliyor musunuz? "Bize biraz Ermenilerin ne kadar ezildiğini falan anlatsan da biz de sana hak verip ne kadar demokrat olduğumuzu göstersek olmaz mı?". Bu Kadıköylünün topik muhabbeti bitmedi gitti.
Neyse uzun uzun bütün sayılar hakkında yazmak istemiyorum. Size de bana da yazık. Söyleyeceğimi söyleyeyim; bu kadar emek, bu kadar masraf, bunca zaman harcanmış, harcanıyor, harcanacak. Ne için? Bantmag Gaye'nin, Ceylan'ın, Nilipek'in vs. vs. Twitter’da yazdığı şeyleri bir de kendi mecmuasına aktararak ne hedefliyor? Falancanın teklisi çıkmış, süper olmuş. Yahu sizi okuyan kitlenin bundan haberi olmayabilir mi Allah aşkına? Söyleyeceğin bu kadar mı? Bunun için mi bunca çaba? Hiç mi beğenmediğiniz iş yok sizin? Hiç mi hasmınız yok?