Sizce Cihan yaptığı bu şarkıdan memnun mudur? Yani mesela açıp kendi kendine de dinliyor mudur? Ya da bitirince heyecanlanıp eşten dosttan "bi dinleseniz" diye rica etmiş midir? Hiç sanmıyorum. Ya da bir başkası bu şarkıyı bestelemiş olsaydı da Cihan'ın kulağına çalınsaydı ne yapardı? "Next". Bundan zerre şüpheniz olmasın. Bunun ne kadar yavan bir müzik olduğunu bilecek kadar tanır müziği Cihan. Yaptığı şey kendi yemeyeceği şeyi başkasına kakalamaktır. Muhatabını hafife almaktır. Müziği, sanatı şimdilik boş verin; ticari etik konuşuyorum. Çektiği kliple ürününü kamufle etmeye çalışması da bundan. Başka klipler de çekti değil mi? Sürprizi olmayan, dümdüz şeylerdi. Biliyorsunuz pop klipleri şu 9 kategoriye ayrılıyor;
1) Ağız, yüz, beden okşamalı klipler
2) Yürek dağlamalı klipler (erkek ve/veya kadın kameraya bakıp, ağlak ağlak şarkını çığırır. Bir Beyaz Orkide mesela)
3) Oyuncunun mesire yerlerini dolaştığı klipler. Bu kendi içinde iki alt sınıfa ayrılır:
3a) Kışlık mesire yerlerinde dolaşmalı klipler -örnek: Hangi Yol
3b) Yazlık mekanlarda (deniz, kum, sahil falan) dolaşmalı klipler - Oyuncak Gibi / Güllü veya Cihan’dan Kimse Değil Aptal
4) Animasyon -Sen Banasın ve Gamlanma . Selami Şahin'in de vardı böyle bir klibi. Nerde Akşam Orda Sabah
5) Eski güzel günleri hatırlamalı, iç çekmeli klipler - Hatırla Mektupları. Karşı örnek: Oy Gülüm / Kıvırcık Ali
6) Saçma sapan lirik danslı klipler - Deli Zaman. Dansçılardan biri de Köksalmış şimdi fark ettim. Yazık olmuş oğlana.
7) Sırayla bi sağ işaret parmağını, bi sol işaret parmağını seyirciye doğrultarak şarkı söylemeli klipler. - Mahsun Kırmızıgül'ün tüm klipleri. Cihan’ın bundan sonraki klibi için ilham veebilir.
8) Çiftlerin ağır çekimde kavga ettiği sonra da araba camından dışarı baktığı klipler. Berkay, Simge Pınar vs. klipleri.
9) Mesire yerinde elleri yukarı kaldırmak yahut böğre vurmak suretiyle Allah'a isyan etmeli klipler. İbrahim Tatlıses vs.
Başka kategoriler varsa da ben hatırlayamamış olabilirim. Siz bana hatırlatın. İşte Cihan'ın tüm klipleri şu kategorilerden birine tastamam oturuyor. Belli olmaz hariç. Burada seyirciyi ters köşeye yatıran, şaşırtmacalı, zeka dolu bir kurgu var. Bostancı Lunapark'ında gönlünü eğlendiren bir töton şövalyesini görüyoruz. Ne derinlikli, ne enfes. Yönetmen de Cihanmış. Bu yol Özcan Denizlerin, Mahsun Kırmızıgüllerin, İbrahim Tatlıseslerin yolu. Klibin sonunda da bir bakıyoruz ki şövalye bir kadınmıııış. Hem de ne kadın. Kadının hası, Türk tiyatrosunun duayeni Billur Melis Koç. Belli olmaz yani. Vay amk. Şu ferasete, şu fazilete bakar mısın ya. Bu saçmalığı, müşteri ambalajla oynasın, üründen uzak dursun diye yapıyorlar. Ürünün "müzikalitesinden" de bahsedeyim de sonra "yenge elle tutulur bir eleştiri yapmıyo"cuların tatavasıyla uğraşmayım.
Cihan'ın bu şarkısına niye ısrarla ürün diyorum? Çünkü bir kalıptan çıkmış. A ve A' bölümünden oluşan bir şarkı. Ne demek bu? Bir giriş melodisi var bir de sözlerin eşlik ettiği melodi var. İkisi birbirinin çevrimi. Yani mesela Sezen Aksu'nun Aşkları da vururlar'ı bunun tam zıddıdır. A-B-C-D-E-F-G falan diye gider şarkı. Kompartmanlardan oluşur. Cihan'ın ürünü tekdüze. Bunu bir kusur olarak görmüyorum. Bu bir üslup veya biçimdir. Barış Manço'nun Ben bilirim'i mesela; o da böyledir. A ve B bölümünden oluşur. A bölümü sazların çaldığı giriş ezgisi, B bölümü de sözleri duyduğumuz kısımdır. Dikkat ettiyseniz her ikisinde de sürekli tekrarlanan sözler vardır. Birinde "belli olmaz" ötekinde "ben bilirim". Bunu tekdüzelik değil, pekiştirme olarak görmek gerekir. Pekiştirmeye çalıştığın şey özden yoksunsa tekdüzeliğe düşersin. Cihan'ınki de özden yoksun. Bakın Barış Manço'nun parçasında bir hoşluk, nüans var. Açıklayacağım. Şimdi Cihan'ın parçasının ilk saniyelerinde bile müzikal nostalji duygusunu yaşamışsınızdır. Sebebi sound (işte synth sesi, davulların tonu falan). Ezgi aleladedir. Barış Manço'da çok daha zengin bir sound vardır (buna ileride döneceğim) ve daha önemlisi ezgi göründüğü kadar kolay değildir. Gitar, piyano ne varsa oturun bir sazın başına ve vokal melodisini çalmaya çalışın bakalım. Bok gibi duyuluyor değil mi? Evet. Olmayan bir şey var. Nedir o? Uşşak perdesi ve segah perdesi. Onun ne olduğunu burada anlatmayayım. Merak eden şuradan okusun. Bu bir nevi deneydir denebilir. O zamanlar moda akımdı, halk müziği ve makam müziğini Batılılaştırmak. Barış Manço iki müziğin de kimliğini korumayı başarmış bana kalırsa. Cihan'ın parçası ise kürdi makamında. Hazım Gökçen Hoca'nın deyimiyle "genellikle piyasa şarkılarında kullanılan güncel bir makamdır." Aslında güncel makam demek ne kadar doğru bilmiyorum. Makam müziğinin soysuzlaşması, piçleşmesidir bu. Bastardization. Cihan hem atıfta bulunduğu müziği soysuzlaştırmış hem de o soundu soysuzlaştırmış. 70'ler Türk popunun lezzeti etli davul tonlarında, cilveli baslardaydı. Adam davulu programlamış, bas gitarı da kendi çalmış. dümdüz bir çalım. Ne öz var ne groove. Kuppkuru bir müzik.
Münir Nurettin ile bitireyim; tuluğa bak beni yad et, groove'a bak beni an…