Solo albüm kaydetmek her zaman bir iddia hatta gözdağıdır. Piyano veya gitar gibi kimi sazlar için görece kolaydır tek başına çalmak. Çünkü bu sazlar aynı anda birden fazla ses çıkarabilirler. Kurt Reinhard, enstrümanların sınıflandırılmasıyla ilgili makalesinde [Beitrag zu einer neuen Systematik der Musikinstrumente, 1960] bana göre çok makul bir sınıflama önermiş. Einton-Instrumente (tek sesli) ve Mehrton-Instrumente (çok sesli) diye iki büyük sınıfa ayırmış çalgıları. Sonra alt sınıflar eklemiş; sesi uzayan, sesi uzamayan, tonu değişmeyen, tonu değişebilen vs.. Revaçta olan sınıflandırmada [Hornbostel–Sachs sınıflaması] ise kerteriz noktası çalgının sesi üretme şeklidir: Vurmalı, telli, üflemeli, yaylı, elektronik. Bu sınıflamaya göre vibrafonla çıngırak aynı ailenin mensubu oluyor. Tasnifte icrayı değil çalgıyı gözetiyor demek ki. Devam edelim. Çok sesli sazlar solo çalıma daha uygundur çünkü katmanlı bir icrayı mümkün kılar. Bir taraftan melodi çalar, öte taraftan kendinize ritm tutabilirsiniz veya armonilerle melodinizi pekiştirebilirsiniz. Hatta aynı anda iki melodi bile çalabilirsiniz. Haliyle kemanla veya flütle solo albüm kaydetmek daha kuvvetli bir iddiadır. Peki vibrafon?
Vibrafon her haliyle çok ilginç bir çalgı. Çalgıların İzlanda’sı. Kendi halinde, etliye sütlüye karışmayan, başkalarına benzemeyen, her zaman ilgi ve merak odağı olmayı başarabilen fakat yine de çok sıkıcı bir çalgı. Vibrafonun başka çalgılara benzemezliğini şöyle pekiştireyim; cazda kullanılan hemen her çalgı klasik batı müziğinde de hafif müziklerde de kullanılır. Vibrafon bunun tek istisnasıdır. Birkaç uç örnek dışında vibrafonun cazın sınırları dışına çıkabildiğini hiç görmezsiniz. Oraya hapsolmuş gibidir. Haliyle çok seslilik gibi bir avantaja rağmen gözde bir saz değildir. Hiç solo vibrafon albümü duymadım mesela. Yazıyı yazarken internette biraz aradım da öyle haberim oldu iki-üç tanesinden. Sebeplerinden biri çalgının tonu olmalı. 5-10 dakika sonra “züccaciyecide deprem” temalı bir eser dinliyor zannına kapılıyor insan. Raflardan zemine düşen türlü türlü tabak, çanak ve çatal kaşığın birbirine karışan gürültüsü. Can geçtiğimiz günlerde bir solo vibrafon albümü yayınladı: Bir Başına. Düşünelim; Can çalgısının tüm handikaplarına rağmen dinleyiciyi avlayabilecek bir albüm yapabildi mi? Bence hayır. Peki nasıl yapılabilirdi bu? Bilmiyorum. Çözülememiş matematik problemleri vardır. Bilirsiniz. Bunlara çözüm bulmak belki pratikte hiçbir işimize yaramaz. Bu işin semeresi, soruyu çözmek için icat ettiğimiz yöntemler, taktikler vs.’ dir. Ufkumuz bunlarla genişler. İnsan ancak böyle kurtulur gündelik şeylerin sultasından; kapasitesini aşan şeyleri kavramaya çalışarak. Can’ın cüretkar albümünü bu tarafıyla değerlendirmek gerek. Pes etmemesini, tekrar denemesini temenni ediyorum.