“Kaybettim aslında her şeyimi
Ne inancım kaldı ne de hevesim
Sordum, sordum çıkamadım düzlüğe
Hem zaten kim anlar ki beni
Hem zaten kim ne yapsın beni “
Duygularını bu basit sözcüklerle, bu denli yüzeysel ve alelade tarif eden birinin, başkaları tarafından anlaşılamama endişesini gerçekçi buluyor musunuz? Gölgede büyümüş top fesleğen gibi semiz; boylu poslu, cıva gibi bir delikanlının “kim ne yapsın beni” tasasına düşmesine ne demeli? Kendi derdi yetmiyormuş gibi bizlerin dertleriyle de dertleniyor üstelik: “Kadınsan saymazlar, çocuksan duymazlar / Ağaçsan yakarlar, burada yaşamak çok zor / Farklıysan görmezler, hayvansan sevmezler /Doğruysan bilmezler, burada yaşaman çok zor…“ Ne diyelim bu müziğe? Çevre ve insan odaklı slow pop nasıl? Valiliklerin tertiplediği, Temiz Çevrem Temiz Türkiyem konulu ödüllü şiir yarışmalarına göndersem şunu, ilk üçe giremez. Mevcut iktidarı yerden yere vuran üslubu nedeniyle kendisinin aforoz edildiğini falan söyler herhalde. Fakat beni susturamayacaklar, iyiler kazanacak, unutursak kalbimiz kurusun, ilah… Tüm albüm sözlerden sound’a, akor yürüyüşlerinden ses mühendisliğine, şarkı yazma tekniğinden konuların işlenişine kadar kötü bir taklitten ibaret. Tarif ettiği duygular, üstlendiği mimikler, donuna büründüğü tipler hepsi taklit. Kendini paralayarak vatan millet şiirleri okuyan ilkokul çocuklarının bizde uyandırdığı tiksinti duygusunun sebebi de bu taklit. Çehresine yapışan ana babasının mimik ve tavırları çocukta öyle sakil durur ki, bir panayır ucubesine dönüşür. İfadeyi dolaysız şekilde alır ve işlenmemiş halde suratına geçirir. İkrah ettiren şey bu çiğlik, bu işlenmemişliktir. Sahtekar böyle değildir. O, kopya ettiği şeyi muhakkak kendi üslubuna bular, yumuşatır. Birkan’da ise kendine özgü hiçbir şey yok; ne öz ne de biçim. Tıpkı hempası Can Ozan gibi kimliksiz, sıradan, ortalama bir regurgitator. Bunlarla Mustafa Ceceli’yi ayıran sınırı göremiyorum. Gece vakti otoban kenarında bir başına yürüyen adamlar kadar beni ürküten ve hayrete düşüren tek şey bu cici çocuk görünümlü zombilerin varlığı sanırım.
Pek sevgili bir dostumun da dediği gibi: Taklitçileri sevmem, sahtecilere bayılırım!