Eskiden Maçka dulları ve hotozlu, tüllü madamların işgal ettiği yerleri şimdi Gülçin Aksoy “hoca”mız, hempaları ve fangirlleri kapmış. Her suyun başını bu sahte entelektüeller tutmuş. Eskiden entel diye alay edilirdi bunlarla. Enteller de kendilerinde eksik olan ‘lect’ kısmını tamamlamak için hemen Metis’e Ayrıntı’ya koştular; hotozları, tülleri atıp yerine Deleuze, Lacan koydular. O cilayı azıcık kazısanız Nilgün Bodur’u, Dilahan Doğan'ı, Ali Elmacı'yı görürsünüz.
Yıl 2017 dostlarım. Galeri Zilberman’da A isimli bir sergisi vardı zat-ı şahanelerinin. Pazarlamasını (küratör diyorlar) Ferhat Özgür (ona sonra geliriz) yapıyor. Sanatatak (ona da sonra geliriz) denen mutat zevat da yerlere göklere koyamıyor sergiyi. Efendim şöyle; serginin girişinde arkasına ışık konmuş bir a harfi var (ama büyük A), altında da iki el birbirine uzanıyor.
“Tabii aklıma Adem’in yaratılışı geliyor; kadının olmadığı, sonradan “türetildiği” yaratılış hikayesi hani. temsilin yoksa tarihin de yoktur. karşımdaki temsiller bütününe bakıp, bu hikayede bir kadın olarak yokluğumu hatırlıyorum.” diye yazmış Sanatatak’tan Hilal Güler.
Sonra duvarda siyah beyaz bir serigrafi var. Ellerini memeleri üzerinde kavuşturmuş normal (normal insanın sergide ne işi varsa) bir kadın. Eserin ismi Sema imiş
“Adıyla sanıyla sema o. Bu tavır, Aksoy’un sadece yapıtlarıyla, üretmekle değil hayatla yakınlığına dair çok şey söylüyor. Belki de aynı sebeplerle, adını daha yeni duyduğum, görüntüsüyle yeni tanıştığım bu kadını daha önceden tanıyormuş gibi hissediyorum” -Hassas duygularım incindi Mehmet Efendi duygusallığı. Vıcık vıcık.
Öte duvarda da kumaşın üzerine işlenmiş bir sözcüğün olduğu iki ‘şey’ asılı. Birinde aabi yazıyor (ne ince zeka ama şu hocadaki), diğerinde abla.
“Abi” kelimesini telaffuz ederken uzayan “a”yı bu vesileyle fark ederek “aaa!” diyorum. A’dan kurtulamıyorum. Başlangıçta yalnızca söz vardı? “Ah!” diyorum; dildeki hiyerarşilere dalıp da harfleri unuttuk.” - buna Deleuze makyajı deniyor.
Dostlarım, 90’lardan bu yana çeşitli galerilerde tezgah açmış, malını sergilemiş bu hanımefendi, Feriköy bit pazarında görseniz dönüp bakmayacağınız ürünleri duvara asıp, tepesine ışık koyarak umar peşinde koşmaktadır. Eteği etrafına toplanan fangirlleri de “hoca”mızın bokunu durmadan büyütmekteler. Bizleri aptal yerine koyan bu insanlara yönelecek müspet yönde her bakışın haram olduğunu sizlere hatırlatmak isterim. Bu kolaycılık ve sıradanlık reçetesini yırtınız.