Discussion about this post

User's avatar
Kubra Altun's avatar

Vay, tamamen tesadüfen denk geldim bu farkındalıktan fersah fersah uzak metninize. Biraz Türk toplumumundaki evlilik kavramını, kadına şiddet açısından ele alalım mı? Sonra da gelim, bu açıkladığınız mülk kavramıyla ortak noktaları var mı bir bakalım!

Bugün toplumumuzda birçok kadın şiddete maruz kalıyor. Boşanmak isteyen ya da boşanan binlerce, yüz binlerce kadın adeta bir mülk gibi sokak ortasında dayak yiyor, zarar görüyor, parçalanıyor, yakılıyor. Bahsettiğiniz mülk kavramıyla, bir kadının evlilik hayatında gördüğü muameleler arasında oldukça ortak nokta var anlayacağınız. Bu gerçek apaçık ortadayken, gerçek hayatta olup biteni kısıtlı bir çerçeveden ele almanız tek kelimeyle abes.

Peki sizin evlilik kavramında bu ısrarınız neden? Kadınlar üzerine yüklenen bu misyonunuz neye dayanıyor? Neden evlenmeyen bir erkek değil de, Kalben sizin için konu oluyor? Kadınlarla alıp veremediğiniz ne :) Kadının en büyük düşmanı, yine bir kadın, azılı mizojinistler.

Expand full comment
müzükolok hnm's avatar

Yengeciğim ellerine sağlık. Son zamanlarda şunu görüyorum: insanların ölçemediğim boyuttaki bir kısmı birbirlerini sadece maddi, satın alınabilir varlıklar olarak görüyorlar. Sanırım bunun en çok işlediği bir tabakası var, kendi çevresindeki insanlardan umutsuzluğa kapılmış ve aşkı ‘bir varlığa sahip olma’ işlemi olarak görmeyi reddetmiş olabilir. İsim, daha fazla şöhret, “o evli” şanı, gibi. Kalben’i tanımam, şahsi olarak da tanımam, 2010’lu yıllarda boşanmış bir kişi olduğunu biliyorum sadece -magazin sayesinde-. Belki geçmiş deneyimine dayanarak da bu sözü etmiş olabilir. Ya da “bir cümleyi farklı şekillerde söyleme sanatı” yapmak istemiştir, belki anlamını düşünecek zamanı olmamıştır, yazınızdan yola çıkarak bunu söylüyorum, sevgilerimle :)

Expand full comment
4 more comments...

No posts