Cumartesi Ertesi diye bir dijital dergi var şimdi. Instagram dergisi. Sanatçılar karantina günlerinin kaydını tutuyorlarmış. Öyle Mücbir Sebepler gibi bir geyik muhabbeti değil ama. Mücbir Sebepler'de Melikşah var, Bartu var ve onların bazı arkadaşları falan konuk oluyorlar, gülüyorlar, eğleniyorlar. Didaktik bir yanı yok. Hatta erdem budalalığını maskaraya alıyorlar. Orhan Aydın'ı falan ti'ye aldılar... Lazım bence. Neyse bu dergi pek öyle kişisel bir şey değil. Mücbir Sebepler'de içeriği iki kişinin sohbeti oluşturuyor. Muhatapla (seyirci) diyalog yok. Muhatap anlatılana katılır, katılmaz kendi bilir. Adamlar konuşuyor. Burada durum farklı. Bu iddia edildiği gibi kişisel kayıt değil. Kişiselliğin teşhiriyle ilgi dilenmek. Neyse biz Lara Kamhi denen mirasyedinin yazısına bakalım:
"Çok işim var, çıkamam. Pek çok senedir sıklıkla kullandığım bir cümle. Evden çalışıp, sürecin her aşamasını tek başına üstlenmenin dayanılmaz hafifliği, ve de yükü... Ekipmanlar hazır, ev her gün sergi alanı, film seti. Kati çalışma saatleri yok, fakat işte o zaman da her saat çalışma saati. Düşündükçe yaratıyor, yarattıkça ilham geliyor, ilham geldikçe düşünüyorsun. Döngü genişleye genişleye büyüyor. sonra bir gün geliyor, ve tüm insanlar evlerine giriyor... Hem de mecburen! hayat memat meselesi. Dünya bu düzene alışırken, evinin sanatçısı olarak hiç karşılaşmamış olduğun kadar anlayışla karşılaşmaya başlıyorsun. Tüm korku, endişe ve hüzne rağmen evden çıkmayışını -nihayet- anlaşılması güç bir kavrammış gibi türlü türlü şekillerde açıklaman gerekmiyor. Bir yandan da seni asosyalliğine terk etmiş eski dostlar arayıp soruyor nasihat arayışında; sen nasıl yaptın onca sene?. Toplumun büyük bir kesimi bunca yıl sanatçıları hayalperest ve kolaycı olarak kodlamışken, haliyle sorasım geliyor: Ne oldu? Normalimiz, size zor mu geldi :)"
Metni okudunuz. İmla detektifliğini pek sevmem; hele de sosyal medyada. Çalakalem yazılmış bir cümlede imla ya da anlatım bozukluğu olabilir. Kendime yakıştırmam. Hatamı düzelttiklerinde hicap duyarım fakat sırf imla hatası yaptı diye de insan harcanmaz. Yukarıdaki metinde ise durum başka. Belli ki bu kadın Türkçe yazım kurallarını iyi öğrenmemiş.
Noktadan sonra 've' bağlacı gelmez. Bunun istisnasını şiirde görürüz bazen ama şiir söz sanatıdır. Kuralların kasıtlı ihlali ifadeyi kuvvetlendirebilir. Ancak böyle alelade bir metin için bu söz konusu değil
Virgülden sonra da 've' bağlacı gelmez. Türkçe'de oxford comma yoktur.
"Normalimiz, size zor mu geldi?" Normalimiz den sonraki virgül ne işe yarıyor?
"Tüm korku, endişe ve hüzne rağmen evden çıkmayışını -nihayet- anlaşılması güç bir kavrammış gibi türlü türlü şekillerde açıklaman gerekmiyor." Anlatım bozukluğu. Ayrıca korku, endişe ve hüzün duyuyorsan niçin evden çıkasın? Sana bu korkuyu, endişeyi, hüznü veren ev mi? Eğer öyleyse okuyucu olarak biz bundan haberdar değiliz çünkü metinde ifade edilmemiş.
"...seni asosyalliğine terk etmiş..." Anlatım bozukluğu. Asosyallik sana 'aitse' bu senin 'tercihin'dir. Yani onlar seni terk ettiği için değil sen bunu tercih ettiğin için bu asosyallik senin. Kendisini yalnızlığa, kimsesizliğe mahkum bıraktıklarını ima ediyor da olamaz çünkü metin sanatçının yaratmak için kozasında kalma mecburiyetini ve bunun zorluklarını konu ediyor.
Ananız babanız dünyanın parasını döküp sizi Pierre Loti Lisesi'nde okutuyorsa bir zahmet anadilinizde yazmayı öğrenin. Bu sizin borcunuz olmasa da ailenize, hocalarınıza ve size bu şansı veren topluma karşı sorumluluğunuzdur.
Neyse usul bitti şimdi esasa gelelim. Lara'nın muhatabına verdiği mesaj şu: "Ben sanatçıyım. Çok çalışıyorum. Öyle ki eve kapanıp kalıyorum ve eşim dostum bu durumdan muzdarip oluyor. Şimdi ise herkes eve kapanmak zorunda kaldı ve muzdarip olan eşim dostum bana sorar oldu: Yahu sen nasıl kotardın bu işi onca sene? Beni hayalcilikle ve kolaycılıkla itham eden topluma şimdi ben soruyorum: Ne oldu? Zor mu geldi?" Cumartesi Ertesi denen dijital kahvehane, Lara'dan yazı istediği için pişman olmuş mudur acaba? 9000 küsur kişinin okey oynadığı bir kahvehane düşünün, orada bile böyle boş konuşma olmaz. Çok çalışıyormuş da asosyalmiş de falan filan. Ulan soyadın Kamhi değil de Yılmazer falan olsa seni kapısından içeri sokar mıydı o okullar sanıyorsun? Üç beş züppeye klip çeken sanatçı oluveriyor. Transparency of Being diye bir belgesel yaptıydı bu. Karantina zamanı diye erişime açmış, Bone Magazine da bunu haber yapmış. Wim Wenders'ın The Salt of Earth'ü erişime açmasından sonra yapılmış en büyük fedakarlık bu olsa gerek. Sanatseverler bayram etmiş. 851 kez görüntülenmiş! Keşke sonuna kadar izleyenlerin de sayısını verse Youtube. Ya işte böyle Gveret Kamhi. Kadıköy ve Cihangir'in tüm züppeleri canhıraş adını da haykırsa ederin bu: 851! Ve inan bana halkımız oldukça ferasetli ve bonkör davranmış.