Sezen Aksu ülkenin en büyük şarkı yazarlarından biri belki de ilkidir. Bu sadece sanatsal bir başarı değildir, aynı zamanda ticari ve toplumsaldır. Hatırı sayılır bir servetle beraber yüzbinlerce insanın koşulsuz sevgisine, hayranlığına, saygısına mazhar olmuştur. Pek çokları için bir yarı tanrıça, nebi veya rehberdir hala. Bilmemkaç yıldır albüm yapmıyordu. Zaferlerle dolu saltanatını terk eden Diocletianus gibi köşeye çekildi diye düşünmüştüm. Hayranlarıysa bu dönemi fetretü’l vahiy dönemi olarak gördüler. Haklı çıktılar. Kılıçdaroğlu’yla beraber en çok ses getiren ikinci geri dönüş bu oldu.
Ne verebilirim değil ne alabilirim saikiyle yapılmış bu albüm, zavallı bir hayata tutunma çabası ve tiksinti veren bir iştahın cürufu. Düzenlemeden ses mühendisliğine, şarkı yazarlığından sözlere kadar her şey laubali bir pespayelikten ibaret. Hele şarkı yazarlığı. Boşta kalan veya bol gelen heceler, bayatlamış akor yürüyüşleri ve klişeden kurtulmak için kullanılan ama bir türlü çözülmeyen salkım akorlar (cluster chords), formdaki işlevsiz muğlaklık… Düzenlemelerin her biri ayrı facia. Tuğba Ekinci’nin unutulmaz hit’i Kondom’un bestecisi ve aranjörü Ozan Bayraşa, Gemiler şarkısına yaptığı düzenlemeyle tüm müzisyen ve ses mühendisi arkadaşları FL Studio dönemine götürdü eminim. Ali Baba ve Yedi Cüceler’deki Kenan Memedov gibi yer altında falan mı yaşıyorsun oğlum? Öyle bir sound kaldı mı ya? Bir de nakaratı sondan bir önceki okuyuşuna megafon efekti vermişler. Ha ha ha ha. Muse reis ya. Davullar desen albüm boyunca ıslak bir reverb ile çınlıyor. Yaygara’daki düzenlemeye ne demeli? Çarli’nin jenerik müziği bundan daha sahici yemin ediyorum. Ve 70 yaşındaki kadına autotune yapmaya utanmadınız mı? Prodüksiyon işini Mimar Selim Bey’e falan mı verdiniz, ne yaptınız?
Bir de cover yapmışlar: Bana sor. Bu kadar kötü bir yaylı partisyonunu ya Can Senıbelli yapabilirdi ya da Alpay Göltekin. Can’ı tebrik ediyorum. Şarkının içinden geçmiş adeta. Kemanı Ayda Tunçboyacıyan çalıyormuş. Ona da yazıklar olsun. Şarkının haysiyetini iki paralık etmişler. Kalben albümlerinden birinde Haydi Söyle’yi çalmıştı. Alelade bir şarkıda bizim duyamadığımız güzellikleri duymuş, bize de duyurmuştu. Meğer ne güzel şarkıymış dedik pek çoğumuz. İçtenlik vardı çünkü Kalben’de. Bu şarkıyı çalsam çok tutar diye düşünmemiş olduğu besbelliydi. Kendi duyduğu güzelliği başkalarıyla paylaşmak isteyen birini dinledik biz. Almayı değil vermeyi düşünen birinin samimiyeti tüm kusurları örtecek hatta onları sevimli göstrecek kadar güçlüdür. Sezen Aksu’nun kusurları olduğundan daha çirkin görünüyor çünkü onda paylaşma telaşıyla koşan birinin alicenaplığından eser yok. Unutulmamak, ölmemek isteyen bir dinozordan başka bir şey değil. Dinozor tarihöncesi olduğu kadar modern de bir terim. Shakespeare, I.Abdülhamid ve Haydn dinozorlar hakkında hiçbir şey duymamışlardı. 20. yüzyıl sonunda kendi devrinin bittiğini kabullenemeyen kişiler için de dinozor denilir oldu. Eski kafalı veya old fashioned ile aynı şey değil çünkü eski kafalı kendi devrinin geçmiş olduğunu kabullenmiştir. Yine de o günlerdeki gibi yaşamak ister. Dinozor ise anakroniktir.
Zaferlerle geçen 21 yıllık saltanatın ardından, Diocletianus kürsüye çıktı ve saltanattan feragat ettiğini ilan etti. Mor kaftanını çıkardı. Herkesin şaşkın bakışları arasında kendisini bekleyen arabaya bindi ve kalabalıktan uzaklaştı. Doğduğu şehrin yakınlarına bir yere (Salona) yerleşerek, onu tekrar göreve davet edenlere aldırış etmeden hayatının sonuna kadar lahana yetiştirdi. Edward Gibbon böyle anlatıyor. Bu albüm İsmet İnönü’nün ölmezden 1 yıl evvel Bülent Ecevit’e rakip olup kaybettiği kurultay gibi tarihi bir ibret vesikasıdır. Şu hayatta kendini tanımak, kendine dışarıdan bakabilmek, gücünün kudutlarını tayin etmek kadar zor ve öğrenmesi elzem bir şey yokmuş meğer. Ben Sezen Aksu’nun bunları öğrenebilmiş pek az sayıda insandan biri olduğunu düşünürdüm. Çok şaşırdım ve büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Albüme puanım -3. Keşki 0 olsaydı, hiç olmamış gibi yapardım. Bize o şansı bile vermedi.
Yengeciğim; yorumlarındaki dil kullanımına, benzetmelere, küfürlere hayranım. Ama bir kişi ile eşleşince beğenmeye utanıyorum. Bana kendimi fatmagül'un yengesinin o gün dedikodu yapmaya gelmiş komşu kadını gibi hissettiriyor. Hâlâ küçük dertlerim olabildiği için şükrederken, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Siz güzel bir insansınız.
Hislerime tercuman olmussunuz efenim. Cok uzun suredir 95 sonrasi parcalarini dinleyemedigimi farketmistim, nedenlerini de bu yazida okudum.