Anlam üretiminin, anlam yaratmaya yönelik hayal gücünün ürünlerinden biridir müzik. Her kavmin, ailenin, milletin, topluluğun ortak duyguları, hakikatleri ve deneyimleri olduğu gibi; birbirinden farklı duygu, hakikat ve tecrübeleri de vardır. Bu gayrılıklardır Yunan müziğini, Habeş dilini, Malay dansını, Jamdani dokumacılığını, Kabuki tiyatrosunu doğuran. Biyoloji ne ölçüde etkilidir bilemem ama illaki etkilidir.
Nedir Türk müziği? TC kimliği taşıyan kişilerin yaptığı müziktir. Amiyane tabir böyle olur işte. TC vatandaşlarının icra ettiği her müzik Türk müziği midir? Değildir. Türk cazı başlığına bir dolu şey yazdım. Dileyen okur. Türk cazı dediğim şey Türk müziği midir? Nadiren. Türk cazı denen şey TC kimliği taşıyan kişilerin yaptığı müziktir. Hakikatenen öyledir. Hiçbir Norveç, ABD, Portekiz vs. vatandaşı Türk cazı yaptığını iddia etmemiştir şimdiye kadar. Bahse varım bundan sonra da böyle bir şey yaşanmayacaktır. Fakat Kuzey Avrupa cazı böyle değildir. Aslında Kuzey Avrupa cazı caz da değildir ama konu bu değil şimdi. İsrailli Avishai Cohen 'in bazı albümleri için "kuzey cazı" denebilir mesela. Ya da ABD'li Joe Lovano'nun son dönem albümleri de kuzey cazı olarak değerlendirilebilir. Bana kalsa Berke'nin albümü Mountains Are Mountains de kuzey cazıdır. Kendisi de zaten "free jazz" ve "ambient" olarak etiketlemiş. Uzatmayayım, şunu söylüyorum yani; burada zikredilen "kuzey" artık coğrafi bir tanım olmaktan çıkmış, başka manalara bürünmüştür. 260 metronomda kuzey cazı olur mu? Olmaz. Böyle bir kural yok ama olmaz işte. Ya da 1 ölçüde 3 farklı akor basılan kuzey cazı olur mu? O da olmaz. Bunlar yazılı kanunlar değil ama demek ki zamanla teamüller oluşmuş, kuzey cazı diye bir şey belirmiş. Türk cazı böyle değildir. Kamil Erdem, Asiaminör ile böyle bir şey denemişti ama arkasından gelen olmadı. Bu yüzden Türk cazı, Türk müziği değildir. Demek ki TC kimliği taşıyan insanlar her zaman Türk müziği yapmıyorlar. Peki TC kimliği taşımayanlar Türk müziği yapamazlar mı? Yapabilirler ama bu da çok nadirdir. Kültür günümüzde üründür. Türkiye hangi ürününü tüm dünyaya tanıtmış, satmış da bunu satabilsin? Bu müziğin "yabancılar" nezdinde albenisi yoktur. İşe Türk müziğine ait olmayan unsurları ayıklamakla başladım ki yazının çerçevesi, rotası belli olsun. Hangi müzikler Türk müziğidir peki? Kaç başlıkta toplanabilir?
• Halk müziği (Buna köylü müziği de denebilir)
• Sanat müziği (Buna da divan müziği veya Klasik Türk müziği diyebiliriz)
• Dini müzik (Bunu cami ve tekke müziği olarak iki ayrı başlıkta değerlendirmek gerekir)
• Askeri müzik (Diğer deyişle Mehter müziği. Başka hiçbir kültürde askeri müzik Türklerdeki kadar önemli değildir. Askeri müzik yahut savaş müziği terminolojisinin doğuşudur Mehter)
• Dans müziği
Listede pop, rock, hip hop, rap, arabesk falan yok. Bunun iki sebebi var; ilki bu müziklerin henüz genç olmaları, ikincisi de bu müziklerdeki Türk müziği unsurlarının kapladığı yerin cüzi olması. İkinci mazerete karşılık Anadolu rock örneği verilebilir. Anadolu rock, Türk müziğine ait unsurları barındırır tabii ki ama bu biraz İngilizce türkü söylemek gibi. İncelemeye değer ama bu başlık altında değil. Eh, çerçeve de belli olduğuna göre iş rota çizmeye geldi. Türk dili, Türk kilimciliği, Türk mutfağı vs. vs. çalışan herkes gibi ben de işe Orta Asya'dan başlayacağım. Daha evvel söylenenleri bir kez de ben söylemeyeceğim, merak etmeyin. Hiç değilse başka şekilde söylemeye çabalarım.
Orta Asya nedir? Şu yüzden sordum bu soruyu; sizce Orta Asya coğrafi bir terim midir yoksa kültürel bir terim midir? Eğer bu coğrafi bir terimse sınırları yıldan yıla yahut kişiden kişiye değişmemeli. Oysa Orta Asya Unesco'ya göre başka bir yer, Ruslara göre daha başka bir yer, hele hele Alexander von Humboldt'a göre bambaşka bir yer. Avrupa gibi. İsrail'in Eurovision'da yarışıyor olması bize önemli bir tüyo veriyor. Demek ki Avrupa denilen şey sade coğrafya değil; bir kültürmüş. Eh, Orta Asya da coğrafya dışında bir şeyler ifade ediyor olmalı o zaman. Ne ifade ediyor peki? Enikonu düşünün, varacağınız nokta şu olacak: Barbarlık. Barutlu silahlardan yoksun olanlara barbar denir. Moğolistan'ı bu yüzden İç Asya'ya dahil etmezler. Evet, İç Asya'da barbarlar yaşar. Daha doğrusu Sovyetler gelene kadar böyleydi. Artık Türkler yaşıyor Orta Asya'da. Türk diye tanımlayınca birileri bozuluyormuş, yok Kırgızlar diyormuş ki "biz Türk değiliz", vay efendim Azeriler diyormuş ki "biz Azeriyiz" ... falan. Valla ister Wikipedia'ya bakın, ister Alexey Okladnikov'un kitaplarını kurcalayın, nereye bakarsanız bakın Kırgıza, Azeriye, Özbeke, Türkmene, Kazaka, Kıpçaka, Tatara, Uygura vs. vs. Türk denir. Turkic People diye yazar. Neyse, artık Türkler yaşıyor dedim. Önceden kim vardı? Önceden de Türkler vardı fakat Orta Asya'ya karakterini veren Türk kimliği yahut Türk kültürü değildi. Tam tersi, Türk kimliği Orta Asya'dan besleniyordu. Anadolu'ya veya Avrupa'ya ulaşan Türkler, Asya'da kalanlara göre çok çok farklıdırlar. Timur ile Beyazıt'ın karşılaşmasını veya Kösedağ Savaşını hatırlayın. Asya'daki akrabalarıyla karşılaşan Türkler barbarlığın ne olduğunu gördüler. Lafı uzatmayayım, demek istediğimi dedim. Bunları anlattım ki Orta Asya'daki yakıcı, yıkıcı, göçebe iklimi biraz olsun hayal edebilelim. Tarım imkanı son derece kısıtlı, dolayısıyla nüfus az. Hayvancılık ve avcılık başat geçim kaynağı. Fakat bunlar toplumsal örgütlenmeye ihtiyaç duymayan iş kolları. Balıkçılık av faaliyetleri içerisinde örgütlenmeye en çok ihtiyaç duyulan alandır ama o da yok. Yani hem nüfusları az hem de organizasyon yetenekleri az. Küçük gruplar halinde göçebe olmaya mecburlar. Zaten bu yüzden hiçbir zaman bir dil birliği de olmamış. Moğol ve Türk, tarihin hiçbir safhasında aynı dili konuşmamış düşünsenize. Denis Sinor 18. yüzyıla kadar yüzlerce dilin yok olduğunu söylüyor İç Asya'da. Sahne az buçuk canlandı zihnimizde. Bir de duvar var; Çin Seddi. Bunun sembolik anlamı fiziki manasından ağırdır bana kalırsa. Hadrian Duvarını düşünsenize. Bu duvarlar pay etmek amacıyla değil sınır çekmek amacıyla inşa edilmişler. Duvarı inşa eden kişi içeridedir. Bu her zaman böyledir. "Diğerleri" duvarın dışında kalmışlar işte. Dışarıdakilere barbarlar diyelim. İç Asya'nın heterojen ve fevkalade dağınık halkları işte bu dışarıdakilerdi. Ve çok ilginçtir, Orta Asya'nın sınırları her zaman küçülme eğiliminde olmuştur. Doğuda Çin ve Moğolistan, kuzeyde Rusya, güneyde Hindistan ve İran sürekli alanlarını genişletmişler. İç Asya'nın kendine has vahşi, dağınık müzikleri de diğer kültür öğeleri ve toprakları gibi küçülüyor, yok oluyor. Dahası barbarların müziğine karşı dünyanın geri kalanı da ilgisiz. Ve fakat Türk müziğini anlamak için muhakkak İç Asya müziğini tanımak gerekiyor. İşe en uzak atadan, Kazakların müziğinden başlayacağım. Başlamadan evvel ilave edeyim; Uygur müziğini konunun dışında tuttum çünkü hem İç Asya'nın dışında kalıyorlar hem de müziklerini hakkıyla anlatacak malumatım yok. Kütüphane müzisyenliği yapmak istemem. Ne oraları görmüşlüğüm var ne müziklerini enikonu dinlemişliğim var. Rota şu şekilde olacak;
Kazak müziği
Kırgız müziği
Türkmen müziği
Özbek müziği
Azeri müziği
Sonra
Türk halk müziği
Türk askeri müziği
Türk dini müziği
Türk sanat müziği