Türk Müziği'nin İç Asya'daki en uzak atası olan Kazakistan'da dil ülkenin her yerinde hatta sınırları dışında bile aynıdır. Lehçe farklılıkları önemsenmeyecek kadar azdır. Böylesi büyük bir coğrafyada dil birliğinin ve sürekliliğinin sağlanması şaşılacak şey. Buna karşın Kazakistan birbirinden son derece uzak iki farklı müzik lehçesine sahiptir. Doğusu ve batısı arasındaki müzik farklılığı amatör bir dinleyicinin bile dikkatini çeker. Ülkenin en doğusunu Bayan Ölgii olarak tayin edelim. Bu bölge şimdi Moğolistan’ın sınırları içerisinde ve en batıdadır. Eyalette baskın kimlik de baskın kültür de Kazak kültürüdür. En batıyı da Mangistav olarak tayin edelim. Kazakistan’ın Hazar Denizi'ne bakan kısmıdır Mangistav. Müziği coğrafya üzerinden tasnif ettiğimize göre şimdi bunları tek tek inceleyebiliriz.
Bayan Ölgii’ye yani doğuya yaklaştıkça müzik dizilerinin anhemitonik pentatonik olduğunu görürsünüz. Yarım sesler barındırmayan pentatonik dizi demektir bu.
Şu güzelim şarkı işte bu yörenin şarkısıdır. Fark ettiğiniz gibi pentatonik dizi üzerine kuruludur melodi. Farklılık sadece dizide değil tabii. Melodinin yapısı da farklılık gösterir. Yöre müziğinin üslubunda sıçrayışlar vardır. Ne demek istiyorum? Re - fa - sol diye sırayla yürümez de re 'den la 'la atlayıverir mesela.
Şu nefis icrayı dinleyin lütfen.
Melodi sanki bir tepeye sıçrıyor ve sonra düzlükte yürüyor. Sürekli dalgalanıyor. Videodaki dombra çalan kadını izlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Tüm utangaçlığına rağmen ufak ufak salınıyor, dalgalanıyor. Bu ani yükselişleri ve onu seyreden engebesiz yürüyüşleri “hill and dale contour” (iniş çıkış konturu) diye tarif etmiş Janos Sipos. Bu melodik yapı öyle belirgin ki isim verme gereği duymuş.
Şimdi bir şarkı daha paylaşacağım bu yöreden.
Fark ettiniz mi, yörenin şarkıları çok sesliliğe ne kadar da uygun? Zaten icrasını da çok sesli yapmışlar. Bu şarkılar 100 sene evvel böyle mi söyleniyordur? Hiç sanmam. Bu soruya cevap veren bir yayın görmedim. Sade tahmin benimkisi. Fakat şimdi böyle söyleniyor, önemli olan bu. Önemli olan bu yöre müziğinin çok sesliliğe uygun olması. Kıyaslama için çok erken ama baştan söyleyeyim; Anadolu'daki halk müziği çok sesliliğe pek elverişli değildir. Bu müziği çok sesli hale getirme denemeleri hemen her zaman gülünç sonuçlar doğurmuştur.
Bir de batının müziğine bakalım. Mangistav yöresine yani. İlk farklılık dizide. Burada pentatoniğe nadiren rastlanır. Ekseriyetle Aeolian dizisindedir şarkılar.
Doğal minör gamı yani. Bakınız mesela bu terme doğunun ezgilerinden ne kadar da farklı.
O uçucu, neşeli hava batıda kaybolmuş. Sıçramalar, “hill and dale contour” falan da yok. Düz bir yolda dolaşıyor ezgi. Hem dizi hem de melodik yapı çok farklı.
Bir başka terme örneği daha vererek kanaatinizi pekiştireyim.
Doğu ve batı müziklerinin ritmik yapıları da birbirlerinden çok farklıdır. Doğuda ritmik yapı son derece basittir. 4/4, 2/4 hadi bilemedin 3/4. Öyle 5/4, 7/4, 11/4 falan olmaz. O kadar saha çalışması raporu okudum, onca notaya baktım hiç denk gelmedim. Oysa bu tarz karmaşık ritmler Mangistav’da adeta yöre müziğinin üslubudur.
Bakınız mesela şu termi 5/8 – 9/4 – 5/8 – 9/4 gibi son derece karmaşık bir ritm üzerine inşa edilmiştir.
Kolayca fark edileceği gibi batıda hem melodik yapı hem ritmik yapı epey karmaşıklaşır. Bunun istisnaları da vardır. "Kolay melodiler" diyelim bu istisnaya. Hemen hemen tüm halkların ninnileri "kolay melodiler" üzerine inşa edilir mesela. Karmaşık yapılı ninni nadirdir. Bu yüzden ninnileri tüm kıyaslamaların dışında tutacağım.
Şu şarkı Mangistav yöresine aittir ve melodik yapısı son derece kolaydır.
Amatör dinleyici için fark etmek zor olabilir fakat bu şarkıda bir farklılık daha vardır. Açılışı yapan melodik yapı, motif; tam dörtlüsüne taşınarak devam ediyor. Ne demek o? Şuraya bir örnek koyalım.
İlk iki ölçüyü görüyorsunuz. Basit bir motif var. Son iki ölçüde bu motif tam dörtlüsüne taşınmış. Anlatmak istediğim işte bu. Kazakistan'ın batısından nasıl olmuş da böyle bir müzik çıkmış peki? Ninni falan da değil üstelik. Bunun sebebi Kazak toplumu içinde yaşayan Türkmenler ve Azeriler olmalı. Sayıları az olduğu için nüfuzları da az olmuş. Türkmen ve Azeri motiflerinin en belirgin özelliği inici seyirde olmalarıdır. Seyir esnasında motifin ritmik yapısı korunarak aşağı doğru taşınır. Sivas'ın yollarına diye bir türkü var. Herkes biliyordur diye onu örnek gösteriyorum. Nakaratındaki inici seyirde ana motif korunur ve son ölçüde karara bağlanır. Örnek şarkımızda olan da aşağı yukarı bu.
Başka ne farklar var? Söyleme biçimleri ve o biçimlerin inşa ettiği melodiler. Resitatif söyleme biçimi doğuda yoktur. Resitatif dediğim konuşur gibi söylemek. Aşağıda paylaştığım şarkı Mangistav yöresine ait ve resitatif söyleme biçiminin temiz bir numunesi. En peste sol, en tizde mi bemol arasında geziniyor söylerken. Bir oktav bile değil, neredeyse yarım oktav. Bizdeki uzun havaların önemli bir kısmı böyledir. Zoltan Kodaly'yi bilirsiniz. Pek çok halk türküsü derlemiştir. Resitatif söyleme biçimini Macar halk şarkılarında da gözlemiş. Bu üslubun Ural-Altay halklarına özgü olduğu kanısında.
Özetle; Kazak müziği iki başlık altında toplanabilir. Bir tarafta ritmik, basit formlu, iniş çıkışlı ezgilerle inşa edilmiş , pentatonik dizilerin kullanıldığı doğu; öte tarafta uzun cümlelerden oluşan, ritmin silikleştiği ve karmaşıklaştığı ezgilerle resitatif türküler yani termeler. Böylesi karmaşık etnik yapısı olan bir memleket için sıra dışı bir form fakirliği. Anadolu köylü müziğini Kazak müziğiyle kıyasladığımız zaman ne kadar form zengini olduğunu görürüz. Dikkat çekici bir başka husus ise Kazakistan'ın doğusuna ait müziğin izlerini Anadolu'da hemen hemen hiç görmüyor oluşumuz. Oysa batının müziği ile Anadolu köylü müziği arasındaki bağ çok sarihtir. Daha ilginci doğudaki yarım sesler barındırmayan pentatonik dizilerin Macar halk müziğinde -daha doğrusu Volga Tatarlarının müziğinde- izlerinin sürülebilmesidir. Kazak müziğindeki en çarpıcı farklılık ise müzikteki vurgu eksikliğidir. Alkışlayarak ritm tutturmak neredeyse imkansızdır. Neden böyle? Müzikte vurgu yoksa dans da yoktur. Bunu kesin olarak söyleyebiliriz. Hakikaten de Kazak dans kültürünün derinliği ancak Nepal'deki beyzbol kültürü ile mukayese edilebilir. Kazaklar niçin dans etmemişler bilmiyorum. Üzerinde düşünülmesi gereken bir soru. Şimdi internette aratınca Kazak dansı falan diye birtakım şeyler çıkıyor ama bunların halk kültürüyle uzaktan yakından alakası yok. Bunlar sonra 30-40 senede uydurulmuş şeylerdir.
Albüm tavsiyeleri ile bitireceğim;
Kıl kopuz Kazak müziğinin başat çalgılarından biridir. onunla çalınan müziklerin törensel yahut dini bir tarafı vardır.
Dombra da Kazak müziğinin diğer başat çalgısıdır. İki telli ve perdeli bir çalgıdır. Sağ el kullanım tekniği çok kendine özgüdür.
Fransızlar folk müzik derleme işinde Amerikalılar ile yarışacak kadar iyidirler. Ocora bunların şahıdır. Bu albüm de Vde-Gallo Records ürünüdür. Mücevher değerindedir.
Doğu Kazakistan'ın müziği. Nasıl da belli oluyor değil mi? 5. parçada sıbızgı çalıyor. Bu sazın unutuluyor olması ne büyük kayıp.
Dombra'ya doymayanlar buyursun
Profesyonel halk müziği diyelim buna. Bazı parçalar geleneksel Kazak müziği iken kimileri bu forma yakın besteler.
Cusipbek Elebekov'u dinliyorsunuz. Fark edeceğiniz gibi Kazakistan'ın doğusunda doğmuş (1904 yılında), büyümüştür. Oranın üslubuyla söyler. Kazak halk müziğinin en meşhur simalarındandır.
Manarbek Ercanov. 1901 doğumlu usta. Kazak halk müziğinin yüz aklarından.
Tölegen Mombekov. 1918 doğumlu. Güneyli.
Bu da Roza Baglanova. Halk müziği söylemez. Kazakistan'ın ilk pop yıldızı denebilir. Ajda Pekkan gibi hürmet görür.