Kırgızlar müziklerini atalarına borçlu oldukları kadar, Toktogul Satılganov ve Aleksandr Zatayeviç'e de borçludurlar. Zatayeviç bir etnograf. Rus. 1869-1936 arasında yaşamış. Geçenlerde Gomitas hakkında yazmıştım. Türkülerin ezici çoğunluğunu Gomitas derlemiştir falan demişti Nişanyan. Ben de Gomitas'ın derlediklerinin şeceresini tutmuştum. Ne yaparsan yap %5'i bile bulmaz derledikleri. Küçümsediğimi falan düşünmeyin ha, %5 bile çılgınlık. O dönemde, bir başına... Neyse, bu Zatayeviç hakiki bir deli. Adam bir başına 5000'e yakın şarkı derlemiş. 5000! Bizim konservatuarlar 100 yıldır 6000 türküyü ancak derlediler. Bu inanılmaz bir şey. Zatayeviç olmasaydı Kazak ve hele hele Kırgız müziğine dair hiçbir şey bilmeyecektik herhalde. Neyse bu adamın kitaplarından birinin adı "1000 Pesen Kirgizskogo Naroda" (1000 Kırgız Şarkısı). Bu yazının rehberi işte bu şaheserdir. Türkçeye tercüme edilmiş mi bakmadım bile (eminim ismini bile duyan 3-5 kişidir), İngilizcesi yok. Rusça bilmeyene Türkoloji'de ekmek çıkmıyor. Toktogul'dan da söz etmek gerekir. Zatayeviç, Toktogul için "Kavraması güç bir müzikalite, duygudan duyguya salınan bir sarkaçtır. Ezgilerindeki tazelik büyüleyicidir" diyor. Toktogul hem sözlü eserler vermiş hem saz eserleri vermiş hem de seleflerinin türkülerini seslendirmiş bir ozan. Şimdilik bu fasıl burada kalsın, tekrar döneriz.
Kırgızca'da şarkı/türkü manasına gelen kelime ır veya obon. Obon'un etimolojisi hakkında malumatım yok. Ir'ı bilirim. Bizdeki ırmak mesela, o da aynı kökten gelir. Yarmak, ayırmak anlamında. Yırtmak falan... "Irçı" derler; sesi güzel, dağarcığı geniş şarkıcı. Bir de "akın" var. Bu ayrım çok önemli. Akın geleneğinin bizde tam olarak bir karşılığı yok. Varsa da günümüzde yok. Kürtlerdeki dengbejliğe çok benzer. Akınlar muhakkak usta-çırak ilişkisi ile yoğrulurlar. Aktardıkları şey esasında sözdür. Müzik yardımcı öğedir. Kazak müziğinde de akınlar vardır ancak hemen hemen yok olmuştur. Yeldirme ve terme formunda izleri görülür ancak. Resitatif bir formdur. Konuşur gibi söylenir. Anlatıcı bir müziktir. O yüzden ufak bir melodi vardır ve aynı kalıp tekrarlanır durur. Bu formun abide ismi İsa Bayzakov'dur. Onun yeldirmelerinden birini göreceksiniz aşağıda.
Tolgay diye bir form vardır ama bu bir müzikal form değildir esasen. Didaktik termelere, nasihat veren şarkılara tolgay deniyor. Neyse, bu akınlar bizdeki aşıklar gibi atışırlar. "Aytış" deniyor buna da. Şimdi Toktogul'a tekrar dönelim;
Toktogul köy çocuğu. İlk öğretmeni de anasıymış. Ağıtçıymış anası. Koşokçı deniyor. Ondan öğrenmiş atalarının türkülerini. Yetenekli oğlanmış, komuz çalmayı falan da kıvırmış ve mütevazı bir şöhret edinmiş. Aytışlara katılır olmuş. Aytışların birinde karşısında Bey'in akınını, Arzimat'ı bulmuş. Arzimat, Bey'ini metheden sözler söylemiş, Toktogul ise Bey'e dikbaşlılık etmiş, yermiş. Bey'in kulağına gidince, bey ve dört kardeşi Toktogul'un peşine düşmüş. Toktogul geri basacağı yerde "beş kaman" diye (beş domuz) bir türkü yakmış:
akmat, dıykan - aldamçı (ahmetle dıykan aldatıcı) atakan, minbay - jalgançı (atakanla minbay yalancı) egemberdi baktiyar (egemberdi bahtiyar) el jegenge jardamçı (halkın hakkını yemeye yardımcı) [...] jel içkenden başkanı (yemek içmekten başka şey) kaalabadın, beş kaman (istemedi beş domuz) on asıyga bir jıktın (on büyük baş mal kadar çıktı) oroozalı karını (orozalı'nın kahrı)
Bu faslı da burada bırakalım. Toktogul'u tanımış olduk. Kırgız halk şarkılarındaki formlara geçelim. Birkaçından bahsedeceğim sadece.
Bekbekey; bunu kurt kapmasın diye kuzuların başını bekleyen kadınlar söyler. Basit müziklerdir. Aşağıdaki örnek şarkıyı dinleyince "ulan bunun neresi basit" diyebilirsiniz belki ama alışkın bir kulak için "basit" bir tekrar var aslında. Fakat "bizim" veya "batı"nın müziğine ne kadar uzak bir motif değil mi? Notaya dökmeye kalkınca görüyorsun ki iki parçadan oluşan şarkının ilk cümlesi 14 zamanlı (3+5+3+3), ikinci cümlesi 13 zamanlı (3+7+3+3). Cecil Taylor bestesi gibi.
Şırıldan; bunu da at çobanları söyler. Son derece basit melodik yapıları ve ritmik yapıları vardır. Çocuk oyunlarında söylenen tekerlemelere benzer hepsi de. Bir numune paylaşıyorum aşağıda.
Bu iki form da dar bir kalıptadır. Öyle de olmalıdır. Dünyanın hiçbir yerinde karmaşık motifli çoban şarkısına rastlanmaz zaten. Hemen hemen hepsi a-b-a kalıbındadır.
Bir de ana formlar var;
Küygön; aşk şarkıları. Şöyle diyor aşağıdaki küygönde:
"kırañdan sogup cel tursak
ıyıtıp ırdayım el tursakılıgı
cakşı kara köz
kılgıra karap tim tursa"
yani
yayladan soğuk yel vursa
anlatsam kulak veren olsa
gözlüyor beni kılığı hoş,
gözleri kara
Yarım yamalak bir çeviri oldu, idare edin. Bunu şu yüzden tercüme ettim; ne müziği ne de sözleri aşk şarkısı gibi duyuluyor değil mi? Öyle kederli, yürek dağlayan bir tarafı da yok. Demek ki Kırgızların aşk şarkısından anladıkları şey bizimkinden hayli farklı. Aşkın kederli kısmından çok cilveli, neşeli kısmını tatmışlar sanki.
Arman; acıklı, yürek dağlayan şarkılar. Örnek şarkıda yine kederi hissedemedik değil mi? Dediğim gibi bizde bu duygunun böyle bir ifadesi yok. Bize hepten yabancı bir anlatım biçimi bu.
Örnekleri burada keselim. Az buçuk bir fikrimiz oldu Kırgız müziği hakkında. Şimdi bunu bir kalıbın içine oturtalım, ölçüp biçelim ki anlayabilelim bu müziği "kendine has" yapan unsurları.
Önce dizilere bakmak gerek. Pentatonik var mı mesela Kırgızlarda? Yok. Bu ilginç. Moğol ve Çin etkisine bu kadar açık olup, pentatonik kullanmamak... Nasıl izah edilir bilmiyorum. Tabii ki bazı parçaların içerisinde pentatonik öğeler var ama salt pentatonik üzerine inşa edilmiş şarkı yok. Ninnide (beşik ırı) bile yok. Peki ne var? Hangi diziyi kullanırlar mesela? Rastgele bir şarkı seçiyorum.
Notalarınını da iliştirdim. Tetkiki kolay bir şarkı. 5 tane nota var sadece: do - re - mi - fa - sol. Pentatonik değil ama. Peki ne? Batı müziğini kerteriz alırsak hiçbir yere oturtamayız bu diziyi. Çünkü sol'den sonra la ve sib de gelebilirdi; si naturel de gelebilirdi. Tamamlanmamış bir dizi yani. Bu arada rastgele seçtim hakikaten ama ne kadar zarif bir melodi. Daracık bir çerçeve içerisinde ne kadar tesirli bir ifade bulmuş. Ve fark ettiniz mi bilmiyorum bizdeki Teke yöresi ezgilerinde de benzer bir ifade vardır. Benzerlikleri tahlil etmeyi yazının sonuna bırakacağım.
Berdevam; enteresan bir türkü paylaşacağım. Bir savaş türküsü.
germandı sovet cense eken (almanlar sovyetleri yenecekmiş) sokkunu aga berse eken (keşke topunu gebertse) sarsanaa kılbay adamdı (metin olmayı elden bırakmadan) baykem aman kelse eken (kardeşimin dönmesini diliyorum)
Bu ezgi de aynı şekilde tamamlanmamış bir diziden oluşuyor. 5 sesli ama pentatonik değil. Daha fazla örnek vermeyeceğim ama şunu söyleyeyim; Kırgız halk şarkılarından yüzlercesi böyle. O zaman şu sonuca varabiliriz; Kırgız müziğinde majör ve minör karakterli diziler yoktur.
Sırada kadans var. Kadans için ezginin durak yerleri, dinlenme noktaları diyelim. Eksik bir tanım ama şimdilik işimizi görür. Kırgız ezgilerinde kadans, karar sesinin tam dörtlüsü veya tam beşlisidir. İllaki bir sürü istisnası vardır ama ekseriyeti böyledir. Bu Kazak müziğinde de, bizdeki türkülerde de (bilhassa uzun havalarda) böyledir. Çekiç Ali'nin "sarı yazma yakışmaz mı güzele" parçasına bakın (sol sesi ile adımını attı, "güzele" kelimesinin son hecesinde re sesinde durdu. sol - re; tam beşli)
Örnekleri mahsus birer ikişer seçiyorum, çoğunu da yarıda bırakıyorum ki baymasın. Son olarak destanlardan bahsedeceğim. Kırgız müziğinin en çarpıcı formu budur bana kalırsa. Bunlardan en meşhuru şüphesiz Manas Destanı. Bakın destan nasıl söylenir;
Kökötöydün aşı yani "Kökötöy'ün cenaze yemeği". Nefis, harikulade bir şey. Anlatımdaki canlılık, vurgulardaki ahenk... Purcell'in Dido's Lament'inden eksik kalır yönü yoktur. Tam anlamıyla şaheserdir. Bu destanları söyleyenlere "manasçı" denir. Manasçılık eşi benzeri az bulunur özgünlükte kültürdür. Kendi içinde hiyerarşisi vardır. "Çon manasçı" derler mesela. "Nasal n" ile. Bunlar mektep sahibi manasçılardır. Ustadır yani. Bunlar destanları baştan sona bilirler, bir de devamını getirirler. Yazmaya devam ederler yani. Geleneğe göre Manas destanı hiçbir zaman bitmez zaten. Çon manasçılar destanı tekrar tekrar yaratırlar. "Çınıgı manasçılar" vardır bir de. Destanın bir kısmını icra edebilirler. "Üyrönçük manasçılar" da çırak manasçılardır. Anadolu halk müziğinde de bir zaman yaşamış olan destan, günümüzde tümüyle ölüdür.
Şu müthiş belgeseli izlemelisiniz. Kırgızca ama önemi yok.
Bu da yaşlı bir manasçı. Dilin melodisindeki ahenge bakar mısınız?
Son söz;
Kırgız müziği Kazakistan'ın batısındaki müzik ile yakın ilişkidedir. İletişim ne yönlü bilmem ama son yüzyıl için konuşursak Kazak müziği Kırgız müziğinden besleniyor gibi duruyor. Kırgız müziğinde de Batı Kazakistan müziğindeki resitatif söyleme biçimi yaygın. Buna karşın pentatonik neredeyse hiç kullanılmıyor. Aeolian ve Phyrgian dizileri en yaygın kullanılan diziler. Hatırlayınız, Kazak müziğinde inişli çıkışlı ezgilerden bahsetmiştim. Bu, Kazakistan'ın doğusu ve batısındaki üslup farkının en sarih numunesiydi. Doğuda inişli çıkışlı ezgiler varken, batıda düz bir yolda ilerliyordu müzik. Kırgız müziğinde ise" tümsekler" var denebilir. Ufak tırmanışları ufak inişler takip eder. Bir de "aşağı atlamalar" vardır bu müzikte. Do -re - mi aralığında gezinirken bir anda la sesine düşüverir ve bir süre o seste kalır. Bunu Anadolu müziğinde de, Kazak müziğinde de görmeyiz.
Ritmik yapısı Kazakistan'ın batısındaki gibi karmaşıktır fakat hatırlarsanız Kazak müziğinde vurgu olmadığını yazmıştım. Mesela swing dinlerken 2. vuruşlarda duyarsın vurguyu. Kazak müziğinde vurgu hiç duyulmaz. Bunu Kazak dansı olmayışı ile ilişkilendirmiştim. Kırgız müziğinde -bilhassa destanlarda- vurgu çok belirgindir. Kısa cümleler, sert vurgular, dönen duran motifler ve ufak yükselişlerle belli eder kendini. Bu danstan çok zikiri andırır. Ruhani bir tarafı vardır müziğin.
Kapanışı Kırgız halk müziği örnekleri sunarak yapayım;
Smithsonian Folkways Recording etiketi, bir albüm üzerinde görebileceğiniz en değerli etiketlerden biridir. Mücevher değerinde bir albüm.
Çok iyi bir derleme albüm daha.
Antonovka Records'u duyduğunuzu sanmıyorum. Eski Sovyet bölgesinin folk müziklerinin peşindeler. Smithsonian'da eski kayıtların derlemesini görürsün, Antonovka'da icralar yenidir.
Bu da Antonovka Records ürünü.
Ve bu da
Musa Bayetov Kırgızistan'ın pek meşhur icracılarından biridir.
Bu da Atay Ogonbayev. Toktogul'un öğrencisidir. En meşhur şarkısıdır ekteki. Özlü bir şarkıdır.