Çocukların konuşmayı öğrenme süreçleriyle, müziği öğrenme süreçleri arasında benzerlik vardır. Çocuklar konuşmaya başlarken ilk önce sesli harfleri çıkarırlar. En kolayı o çünkü. Bir-iki ay geçmeden sessiz harfleri de seslendirirler. K ve G harfleriyle başlar; B, M ve N harfleriyle devam ederler çünkü şimdilik en iyi kullandıkları enstrüman dudak ve boğazdır. 6 aylıkken ilk kez ba-ba-ba-ba falan gibi şeyler söylemeye başlarlar. Sessiz harf ile sesli harfi yan yana ve iniş çıkışlar olmadan biteviye tekrar etmeyi öğrenirler. Daha öncesinde subglottal baskıyı kontrollü uygulamayı beceremedikleri için pitch shifter’a takılmış gibi sesler çıkarırlar. Yarım oktav aşağı yukarı zıplar dururlar. Fakat dilini kontrol etmeyi becerince monoton bir ba-ba-ba çıkarmayı öğrenirler. Yani i
Şimdi afedersin kümesteki horozundan çayırdaki maymununa çoğu hayvan evladı bir şekilde melodi olayını çözmüş. Bizim üçüncü yenici oğlanlar gibi dişileri etkilemek için sağdan soldan apartarak şarkı repertuarı yapanı var. Duygu durumuna göre bir köşede doğaçlama böğüreni var. Ortamlarda vıyık vıyık sesler çıkartarak sosyal bağlar kuranı var. Var oğlu var.
Peki varsa bizden başka işitsel ritim tutabilen bir babayiğit çıksın da görelim.
E tabii ki süt bebesi de olsak dokuz yüz elli yaşındaki Nuh Nebi de olsak, bu insani özelliğimizi muhafaza edeceğiz. Ritim duygusu dans, dans oyun demek. Şimdi de herkes çocuk gibi oldu mesela. Kelli felli adamlar TikTok'ta hoppidi hoppidi göbek atıyoruz.
Hayır bir de bateri çalan öz evlatlarımıza kıllı kıllı maskülenlik yakıştırırlar; gıy gıy gıy çalgı öttürenlerin de zerafetlerine ayılıp bayılırlar. Ayıb ya hu!
...
Şaka bir yana yazıyı okurken iki-üç yaşlarımda sevdiğim müzikleri hatırlamaya çalıştım.
Yonca Evcimik'in Abone introsundaki Korg M1 mahsülü elektronik tomtom tınısına, ona eşlik eden funk gitarına ve o kısmın sonundaki trompet atağına bayılırdım mesela. Sonra çağrı/cevap devinimi güdük bir melodi girerdi, hiç sevmezdim: https://www.youtube.com/watch?v=N72oRIkgiXs
Bir de mızıkam vardı. Onda hep ağır ağır akor öttürürdüm. Aman ya rabbi o nasıl tatlı rezonanslı bir ses! Demek ki ritim ve melodi gibi armoni de ilgimi çekiyormuş.
Şu yeşıma geldim değişen bir şey yok. Bunlar zaten çoğu besteci, aranjör vb. tarafından da kimyası çözülen olgular.
Ben asıl "yetişkin" müziğinin numarası ne onu çözemedim. Kendimizi nasıl telkin ediyoruz da bir çocuğun doğal olarak ilgi duymayacağı eserlere gönlümüzü bağlıyoruz ediyoruz?
Teşekkür ederim güzel yazınız için. Zihnimi kışkırttı günümü şenlendirdi.
Şimdi afedersin kümesteki horozundan çayırdaki maymununa çoğu hayvan evladı bir şekilde melodi olayını çözmüş. Bizim üçüncü yenici oğlanlar gibi dişileri etkilemek için sağdan soldan apartarak şarkı repertuarı yapanı var. Duygu durumuna göre bir köşede doğaçlama böğüreni var. Ortamlarda vıyık vıyık sesler çıkartarak sosyal bağlar kuranı var. Var oğlu var.
Peki varsa bizden başka işitsel ritim tutabilen bir babayiğit çıksın da görelim.
E tabii ki süt bebesi de olsak dokuz yüz elli yaşındaki Nuh Nebi de olsak, bu insani özelliğimizi muhafaza edeceğiz. Ritim duygusu dans, dans oyun demek. Şimdi de herkes çocuk gibi oldu mesela. Kelli felli adamlar TikTok'ta hoppidi hoppidi göbek atıyoruz.
Hayır bir de bateri çalan öz evlatlarımıza kıllı kıllı maskülenlik yakıştırırlar; gıy gıy gıy çalgı öttürenlerin de zerafetlerine ayılıp bayılırlar. Ayıb ya hu!
...
Şaka bir yana yazıyı okurken iki-üç yaşlarımda sevdiğim müzikleri hatırlamaya çalıştım.
Yonca Evcimik'in Abone introsundaki Korg M1 mahsülü elektronik tomtom tınısına, ona eşlik eden funk gitarına ve o kısmın sonundaki trompet atağına bayılırdım mesela. Sonra çağrı/cevap devinimi güdük bir melodi girerdi, hiç sevmezdim: https://www.youtube.com/watch?v=N72oRIkgiXs
Kitaro'nun İpek Yolu kasedi vardı. İnanır mısın kaç sene geçmiş şimdi bile gözlerim doldu duyar duymaz: https://www.youtube.com/watch?v=5Ln8yR61ozc
Bir de mızıkam vardı. Onda hep ağır ağır akor öttürürdüm. Aman ya rabbi o nasıl tatlı rezonanslı bir ses! Demek ki ritim ve melodi gibi armoni de ilgimi çekiyormuş.
Şu yeşıma geldim değişen bir şey yok. Bunlar zaten çoğu besteci, aranjör vb. tarafından da kimyası çözülen olgular.
Ben asıl "yetişkin" müziğinin numarası ne onu çözemedim. Kendimizi nasıl telkin ediyoruz da bir çocuğun doğal olarak ilgi duymayacağı eserlere gönlümüzü bağlıyoruz ediyoruz?
Teşekkür ederim güzel yazınız için. Zihnimi kışkırttı günümü şenlendirdi.