Ülke müziğinin kanserlerinden biri de bu adamdır. Biliyorsunuz kanser dediğiniz şey stasisin aşırılığıdır bir yerde. Nihayetinde metastasis görülür. Metastazın olası sonuçlarından biri de obstrüksiyondur. Bu herif ve bunun gibileri başımıza musallat edenlerin tüm çabası, bu boktan işleri konstrüksiyonmuş gibi pazarlamaları, cilalamalarıdır. Burak Özdemir ve Hazal Döleneken örneklerini hatırlayınız. Hazal'ı bu yazının kapsamı dışında tutacağım çünkü onun arkası ne Burak ve Akın gibi kalabalık ne de mayası onlar gibi bozuk. Onun kusuru olsa olsa toyluktur, kendini bilmezliktir, rehavettir. Akın'ın enstrümanı da Burak'ınki gibi fagotmuş. Konservatuarda 6 yıl kadar "zorlu bir eğitim" almış. Sonra da "yolları ayrılmış". Yahu şuna "zor geldi bitiremedim" desene. 2017'de Hürriyet'ten Hikmet Demirkol ile söyleşmiş. Biliyorsunuz Hürriyet, Cumhuriyet, Milliyet falan bir dalda dokuz ceviz görmeden taş atmazlar. Umarları olmasa bu cumartesi kibarını sayfalarına taşımazlardı. Sonra arkası geldi. Sanatatak, Bantmag, Basedistanbul, Andante vs. Sözüm ona 'alternatif' mecuması bile böyle olan memleketin müziğinden ne hayır gelir ki. Elalemin Organised Sound'u, The Musical Quarterly'si, Glareana'sı var ki Alva Noto, Supersilent, Fennesz filizlenebiliyor.
Adamların popüler mecmualarının albüm kritikleri bile rafine. Bizim müzikoloji dergilerinde bile yok böylesi. Washington Post'ta, The New Yorker'da çıkan kritiklere bir bakın hele. Bizde varsa yoksa bullshit: 3. dalga feminist playlist, caz müziğinde kadın olmak vs... Bantmag'de Selami Şahin kritiği bile çıktı ya. Avamlıktan, pespayelikten, mezbeleden medet uman bu hal hakikaten tiksindirici. Bunların avamı taciser eden pohpohlamalarıdır Akın'ı Borusan'a çıkaran. Aydın Dorsay'ın kapısını çalın, "merhaba ben Britten'in çello sonatlarını çalmak istiyorum. Daha evvel ülkemizde hiç seslendirilmedi. Bana sahnenizde yer var mı?" deyin bakalım ne oluyor. Dinlemez bile. Çok mu banal bulur dersiniz? Peki. Şöyle diyelim o zaman Aydın Bey'e "Biz bir üflemeli orkestrasıyız. Dai Fujikura çalmak istiyoruz, sahnenizde bize yer var mı?" diye soralım. I ıh. Olmaz. Arkanıza birini almadan sizi dinlemezler. Ağzınıza bir parmak İlhan Usmanbaş, bir parmak da Noise Istanbul çalarlar sonra yine Burak Özdemir, Mercan Dede, Akın Sevgör...