Geçen sefer Hüseyni'den bahsettiğim için bu kez Muhayyer hakkında yazacağım. Bu yazılarıma gelen tepkiler genelde şu şekilde oluyor:
"...üstat bu perde müziğidir, bunu dörtlü aralık beşli aralık laflarıyla anlatamazsınız..."
"...Arel-Ezgi Sistemi'ni esas alarak yapılan bu tarifler çok yanlış..."
"...hüseyni'de segah perdesi yoktur, uşşak perdesi vardır..."
"...makam müziği meşkle öğrenilir, bu yazılar nafile..."
Ulan neymiş bu makam müziği be? Tefsirler de mealle de anlaşılamayan kelamullahmış bu meğer. Rast makamı hakkında yazdığımda şöyle demiştim: "Bu yazıya ilgi duyanların ekseriyeti batının müzik şablonu ile müziği öğrenmiş, okumuş ve düşünmüş kişiler olacaktır. Hitap ettiğim kişiler onlar." Bunun altını çizmekte fayda var. Batı müziği matematik, makam müziği cebirdir. Bunun farkındayım. Yaptığım işi "Türkçe öğrenecek insana ç, ı, ğ, ü, ş harflerinden bahsetmemeye benziyor" diye eleştiren sevgili okura da katılmıyorum. Elekten geçirdiğim hiçbir şey yok. Bakınız Youtube'da Kani Karaca'nın makam dersleri var. Paha biçilemez bir hazinedir. Hakikaten öyle. Ray Charles veya Steve Wonder ile kıyaslamak bile küçümsemek sayılır Kani Bey'i. Yürekten söylüyorum bunu. Hiç şüphesiz bizim memleketin yetiştirdiği en büyük müzik insanıdır. Dehadır. Yetenekteki çılgınlık onda vardır. Batı müziği şablonlarıyla müziği öğrenen kimseler bu kayıtları dinlesinler; tek kelime anlamayacaklardır. Neden? Çünkü muhatabı onlar değil Kani Bey'in. Adam müziği notalar değil perdeler üzerinden gören kimselere sesleniyor. Sanıyorum biraz daha açık anlattım bu yazıları yazma sebebimi ve metodumu.
Evet. Muhayyer. Hüseyni'den sonra muhayyer anlatmak istedim çünkü muhayyer ile hüseyni ikiz gibi benzerler. Hatta üçüzleri de var; gülizar. Hem batıdan bakana hem buradan bakana; üçü de benzer gelir. Bunu şu yüzden yazdım; rast ile hüseyni'yi makam müziği bilen biri asla benzetemez. Fakat batı müziği şablonuyla bakınca ikisinin de aynı olduğunu yazmıştım. Peki bu üçü madem ne taraftan bakarsan bak bu kadar aynı, niçin farklı isimler almışlar? Hüseyni makam ailesinin üç ferdi vardır: Hüseyni, muhayyer ve gülizar. Her üçü de şu perdelerden oluşurlar:
sol (rast) - la (dügah) - si 1 koma bemol (segah) - do (çargah) - re (neva) - mi (hüseyni) - fa diyez (eviç) - sol (gerdaniye) - la (muhayyer)
Hüseyni'yi çok kısa hatırlatayım; bu makamda favori açılış hamlesi dügah (la) veya neva (re) perdesidir ve muhakkak hüseyni perdesine (mi) tırmanır ve onu duyurur. Mi sesi bu makamın zirvesidir. Hatırlayalım buna makamın güçlüsü deniyordu. Hem inici hem çıkıcı bir seyri vardır. Muhayyer ise inici seyirdedir. Yedeni, durağı hüseyni ile aynıdır ama güçlüsü muhayyer yani dügahın bir oktav tiz lasıdır. Kimi zaman da hüseyni perdesi güçlüdür. Fakat muhayyer illaki inicidir. Muhayyer parçalar adım adım düşer. Burada biraz konunun dışına çıkacağım. Müzik tarihinin en güzel düşüşlerinden birinden bahsedeceğim. Henry Purcell; When I am Laid in Earth. Bas yürüyüşünü takip edin; sol, fa #, fa, mi, mib, re, sib... Ve sürekli aynı yürüyüş tekrar ediyor. Şimdi bir de Sadettin Kaynak'a bakalım. Purcell'den aşağı kalır bir deha değildir. Batan Gün Kana Benziyor, İşte Seni Seven Benim, Çile Bülbülüm, Ne Zaman Görsem Onu, Ben Yıllarca Yanmışım Sen de Büsbütün Yakma, Esmerim Kıyma Bana, Gurbet Elde Yaman Oldu Halimiz, Güneş Gibi Şahsım Olsa, Sürmeyi Göz Öldürür, Yolculuk Var, Bu Gece Mehtabı Koynuna Almış… İstisnasız hepsinde amatör bir kulağın dahi kavrayacağı netlikte düşüş vardır. Müzik muhayyere kadar dayanır sonra oradan yavaş yavaş aşağı düşer. Zıplar, tekrar düşer. Bu zıplamayı çıkıcı seyir gibi düşünmeyin. Öyle olsa tırmanmak derdim. Bu basbayağı zıplamak. İşte muhayyeri muhayyer yapan bu düşüştür. Hüseyni'den ayrıldığı yer burasıdır. Tetkik etmek için yine Dumanlı Dağlar Yollar Geçilmez Oldu dinleyin. Nefis. Tiz çargah (do) ile ilk adımı atıyor, muhayyerde (la) asılı kalıyor; sonra gerdaniye'ye (sol) iniyor, hüseyni'de (mi) asılı kalıyor; oradan neva’ya (re) düşüyor ve segah’ta (si 1 koma bemol) kalıyor. Ve nihayet dügaha (la) kadar düşmüş oluyor. Harika bir giriş. Üstelik makamın seyir sınırlarını da epey esneten bir melodi. 2-4 ve 6. ölçüdeki duraklamalarda bunu görürsünüz; la (muhayyer) - re (tiz neva); mi (hüseyni) - la (muhayyer); si 1 koma bemol (segah) - mi (hüseyni)... Yani tam dörtlü, tam dörtlü ve (neredeyse) tam dörtlü... Böyle tam dörtlü atlamalar muhayyer makamında sık görülür şeyler değil. Genelde gezine gezine ulaşılır bir sesten diğerine. Sadettin Kaynak ise seke seke inmiş. Sanırım muhayyer için bu kadar laf yeter. Geriye çalmak kalıyor. Hüseyni makamı için bir oktavlık ses aralığı bile yeter temrin için. Gezer durursun o dar alanda. Gezdikçe genişler. Muhayyerin ise cilveli bir karakteri vardır. Zıplar düşer, zıplar düşer. İki oktava ulaşmak gerek o yüzden. Etüt ederken bunu aklınızda tutun derim.
Son söz; gülizar makamına değinmeyeceğim. Zaten pek karşınıza çıkacağını da sanmıyorum. Seyir açısından da aman aman bir fark yok muhayyer ile arasında. Temel makamları öğrenmeye gayret etmek daha makul bana kalırsa.