Türk Halk Müziği’ni sulandıran ilk isim Sadi Yaver Ataman olmalıdır. Sulandırmanın türlü türlüsü vardır. Cıvıtmak mesela. Biçimini koruyamayacak kadar sulanmış, değeri düşürülmüş, rahatsız edici, heterojen bir akışkanlığı tarif eder. Hatta bulaşık olduğu iması da saklıdır. Bir de curultmak var. Yoğunluk azalmış ama değer düşmemiştir. Kararında, homojen bir seyreltmeyi tanımlar. Kimyada solvent denir; çözücü. Su, alkolle temas ettiğinde onu çözüyor, kendi içine katıyor ve solution; çözelti oluşturuyor. İşte curultmak. Fakat su, zeytinyağı için bir çözücü değil. İkisini karıştırdığımız zaman zeytinyağını cıvıtmış oluruz çünkü ortaya çıkan şey homojen değildir. Birbirlerine karışabilmeleri için polariteleri benzer olmalıydı.
Kural: Benzer benzeri çözer
Öyleyse Tülay German’ın Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri yorumu hiç şüphe yok, cıvık bir iş. Vahşi, yıkıcı bir feryadı; medeni, uysal bir hançerede çözmek kabil değil. Ataman ise temkinli ve ölçülü. Dahası, içine karışmaya çalıştığı şeyle aynı mayadan yoğrulmuş. Ortaya çıkan şey bütünlüklü, sakillikten uzak bir müzik.
Resmi kültür politikamızın meyvelerinden biridir bu. Memleketteki envai çeşit kültür ve geleneğin benzerlikleri vurgulanmış, farklılıkları silikleştirilmiş, köşeleri törpülenmiş. Başka türlüsü de olamaz zaten çünkü amaç herkese hitap etmek. Market rafındaki dondurulmuş balıkta kılçık olur mu?
Ruhi Su aynı devrin insanıdır. Halk müziğini yürekten sever fakat onu olduğu haliyle içine sindiremez. Çok iyi bildiğim bir duygu. Beni okuldan almaya ninem gelirdi bazen. Elde kına, ayakta lastik pabuç, kafada semerli fes, kıçta şalvar… Canım kadar sevdiğim ninemden utanırdım. Ruhi Su, halkının müziğinden utanıyor muydu? Hiç sanmam. Fakat onu çağdaş dünya ile uyumsuz bulduğu belli. Müzikte ileriliğin ölçütünü çok seslilik olarak görür. “Tek sesli müzikte ısrar etmek gericiliktir” der Ezgili Yürek’te. Hatta Saygun ve Gazimihal gibi Türk müziğinin esasında polifonik olduğunu da iddia etmiştir. 60’lı yıllara kadar da bu iddiasının arkasında durmuştur. Devrimcilik şöyle dursun demode biridir. Kesinlikle fikir insanı değildir. Zamanın ruhuna uygun, çerçeveden taşmayan bir eylem adamıdır. Şehirdekiler için fazlasıyla konsantre olan halk müziğini, onun haysiyetini koruyarak sulandırmayı başarmıştır. 1930’lardaki devlet, toplumu değiştirmek, geliştirmek ve onu kendi seviyesine yükseltmek istiyordu. Vazgeçti. Toplumu olduğu gibi kabul etti. Bir adım sonrasıysa popülizm: Topluma yaklaşmak, onunla özdeşleşmek. “Aydınların tahta ağızlıkla sigara içmeye, türkü dinlemeye, kilim üzerinde oturup kalkmaya başladığı” yıllar.
Melike Demirağ, Fikret Kızılok, Selda Bağcan, Tülay German gibi şehirliler, üniversite kantiniyle köy arasında köprü olma vazifesini üstlendiler. Hem köylü olmak hem entelektüel olarak kalmak istediler. Becerebildiler mi? Ruhi Su henüz 30 yaşlarındayken Ahmet Kutsi Tecer’e konuk olmuş ve orada Aşık Veysel ile karşılaşmış. Ustanın karşısında kendini sınamak istemiş, bir türkü söylemiş. Nasıl bulduğunu sormuş. Cevap: “Dağlarda bir çiçek olur, onu alır şehre getirirsin, güzel saksılarda, güzel topraklar içinde yetiştirir, geliştirirsin. Belki daha güzel bir çiçek olur, ama o eski kokusunu yitirmiştir.” Benim diyen diplomat böyle nazikane cevap veremezdi. Kızılok’un, Demirağ’ın vesairenin saksıya koyduğu çiçekler plastiktir. Kendi varlığında uyumsuz, garip bir yaratık. Üstelik köylüyü anladıkları da yok. Köylü (kaldıysa), doğayı algılayamayacak kadar doğanın içindedir. Ona tapmaz, onunla yaşar ve kim ne derse desin şehre hayrandır. Markette satılan ucuz parfüm kokusunu, dağdaki çiçek kokusuna yeğler. Dağda topladığı çiçeği saksıda yaşatmaya çalışan kişi artık köylü değildir. Ruhi Su köyü, köylüyü ve müziğini bilen, çok seven fakat şehre alışmış, artık şehirli olmuş bir kimsedir. Ara formdur. Dağlarda bulduğu çiçeği şehirde yaşatmayı bu sayede başarmıştır. Az iş değildir ancak çiçek aynı çiçek değildir. Muharrem Ertaş meyvedir, Ruhi Su ise marmelat olabilir.
tahlilinde nihai olarak bir müzisyenin kent ve köy/taşra arasinda müziği sulandirmadan köprü gorevi görmesi imkansiz mı gozukuyor?
Bu kadar içi doldurulmadan yapılan Ruhi Su güzellemelerinden sonra şu yazıyı okumak sadra şifa oldu.